Bugün fikri ürünlerin korunması ülkeler bakımından kaçınılmaz görünmektedir. Her şeyden önce uluslararası taahhütler ülkeleri, bu hakları korumaya zorlamaktadır. Burada kritik soru, bu korumanın nasıl gerçekleştirileceğidir. Her ülke bu soruya, kendi ihtiyaçları doğrultusunda cevap vermelidir. Başka bir deyişle, uluslararası taahhütlerle çelişmemek kaydıyla ülkeler, kendi fikri mülkiyet politikalarını belirlemelidir.
Ülkemizdeki fikri mülkiyet politikaları, ülke ihtiyaçlarından ziyade, dışarıdan gelen talepler doğrultusunda şekillendirilmektedir. Bu bağlamda özellikle AB ve ABD’den gelen talepler dikkat çekicidir.
Politika yapımında yaşanan sorunlar, uygulamaya da yansımaktadır. Gerçekten Türkiye’nin kendine özgü politikalarının olmayışı, fikri mülkiyet sisteminden beklediği faydayı sağlayamamaktadır. Hatta fikri mülkiyet sistemimiz kötü işlediği için fayda yerine, mağdur üreten bir mekanizmaya dönüşmüştür. Şikâyet edilen uygulamaların çoğu, esasen Türk idari ve yargısal sistemdeki aksaklıkların fikri mülkiyet sistemine yansımasından ibarettir. Bu hatalı uygulamalara, toplumun sosyo-kültürel yapısı da yardımcı olmaktadır. Çünkü ülkemizde fikri ürün ihlallerinin gayri meşru oluşu düşüncesi toplumdan destek bulmamaktadır. Bunun çaresi, toplumda farkındalık oluşturmaktır.
İyi işleyen bir fikri mülkiyet sistemi kuramayan Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması mümkün görünmemektedir. Zira katma değeri yüksek ve yenilikçi ürünler geliştirerek dünya pazarlarında bu ürünlerle rekabet etmediği takdirde Türkiye’nin 500 Milyar Dolar ihracat hedefi gerçekçi değildir. İyi işleyen bir fikri mülkiyet sistemine sahip olmayan bir ülke ise, yenilikçi bir ekonomiye sahip olamaz. Nasıl ki, muz Karadeniz Bölgesinde, fındık da Akdeniz Bölgesinde yetişmiyorsa, iyi bir fikri mülkiyet iklimi olmayan bir ülkede yenilikçi faaliyetlere yoğunlaşılması beklenemez.
Soruna sistematik yaklaşılarak resmin tamamına bakılmadığı sürece, arzu edilen fikri mülkiyet sistemi kurulamayacaktır. Fikri mülkiyet sistemini oluşturan unsurların eşgüdümü sağlanmadığı sürece sistem işlevini yerine getirmeyecektir. Amaca ulaşmak için yapılması gerekenler listesinde, sistemde rol alan kişilerin eğitimi ön plana çıkmaktadır. Bu çerçevede atılması gereken somut adımlara ilişkin önerilerimiz Raporda sıralanmıştır.